İREM ÇAĞIL

BİR GİRİŞİMCİ, BİR ANNE , BİR GEZGİN

Günümüzde oluşmuş tüm kalıpları yıkan, kendine has yaşamıyla, çocuk yetiştirmesiyle ve kurduğu yayıneviyle kendine hayran bırakan kadın İrem Çağıl’ı yakından tanıyalım.

Fransız Lisesi ardından Bilkent Üniversitesi Mimarlık bölümü ve İtalya Milano’da yaptığı Grafik Tasarım masterının ardından iş dünyasına giren İrem Çağıl, çalıştığı sistemin ona uygun olmadığını düşünüp İstanbul’dan Barselona’ya kadar süren 4000 km yola tek başına bisikletine atlayıp çıktı.

Uzun süren bu yolculukta gördükleri, yaşadıkları düşüncelerini değiştirdi döndüğünde ekolojik, özelleşmiş bir yayınevi kurmayı düşünmüş ve Türkiye’nin ilk ekolojik yayınevi Sinek Sekiz’i kurdu.

İrem Çağıl yayıncılık macerasını şöyle anlatıyor “ 20’li yaşlarımın ortasında okuduğum, kendi hayatıma yön vermeye çalışırken faydalandığım kitapların Türkçede olmadığını görüp, bu konularda özelleşmiş bir yayınevi kurmanın iyi olabileceğini düşündüm. Çevre, ekoloji, kendi kendine yetme konularında literatürün en temel kitaplarından bir seçki hazırladım ve her şey böyle başladı. Temel eserler çıktıktan sonra Türkiye’de insanların bu konulardaki ihtiyaçlarını gözeterek ilerledim.”

İrem Çağıl Sinek Sekiz’le başlattığı ekolojik yayıneviyle doğaya daha az zarar vererek, kesildiğinden fazla ağaç dikilerek, işleme sırasında oluşan endüstriyel atıkları en aza indirerek basım yapılabilineceğini göstermiş oldu.

Sinek Sekiz’i kurduktan sonra eşiyle birlikte uzun bir bisiklet yolculuğuna çıktı. İrem Çağıl ve eşi kızları Kiraz’ın doğumundan sonra şehir hayatının gürültü ve

karmaşasından uzak olmak istediklerine karar verip Güney Ege’de bir köye yerleştiler. Taşındıkları bu köyde evlerini kendileri inşa ettiler. Doğayla iç içe çocuk büyütmek isteyen İrem Çağıl alışılmışın dışında bir anne örneğiyle kalıpları yıkıyor.

Kızı Kiraz’ın çıplak ayakla toprağa basarak büyümesini, doğa sevgisini ve özgür olmayı öğretmek isteyen İrem Çağıl, Kiraz 3 yaşına gelince bisiklet turuna çıkmaya karar verdi. Kısa sürüş denemelerinin ardından kızının bu yolculuğa hazır olduğunu gördü ve eşiyle gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra yola koyuldular.

700 km’lik Kuzey Avrupa yolculuklarından şöyle bahsediyor Çağıl “Birlikte yapmayı sevdiğimiz şeyleri, bilmediğimiz ama hoşumuza gidecek yeni bir yerde, belli bir süre yapmak… Birlikte olmak, “an”da kalmak, ana-kız olmanın keyfine varmak, paylaşmak… Net bir amacımız, misyonumuz, vizyonumuz filan yoktu yani! Sürekli şarkılar söyleyen 3 yaşındaki mutlu bir ruhla, bisikletle kırsalda güzel yollarda gidiyor olmak yeterince harika zaten! Yaşayacağımız zorlukların olumlu etkileri olacağını da düşündüm. Yeni insanlar, yaşayışlar görmenin bize iyi geleceğini de…”

Geceleri kamp alanlarında çadır kurarak gündüzleri şarkılar eşliğinde bisiklet sürerek seyahat eden anne kız, bu seyahatleriyle kalıpları yıkarak güzel bir örnek oldular.

Yaptıklarıyla kadınlığın, anneliğin belirli sınırlar içinde olamayacağını gösteren İrem Çağıl, umarız pek çok kadına yol gösterir.