Kavramsallaştırma Nedir?

“Yaratıcılığı anlamak”, “dünyadaki sanatı görmek”, bu deyimler ilginizi çektiyse kavramsallaştırmayı anlamaya başlayabiliriz.

Bu çok boyutlu kelimemizin iki güzide sözlük anlamı var. İlki, bir şeyin, o şey olmayandan ayrıştırılmasını mümkün kılan kelime veya kelime grubunun oluşturulması. İkincisi ise nesneler arasındaki ilişkilerin kavramlar aracılığıyla ifade edilebilecek şekilde anlamlı bir çerçeveye oturtulması.

Bu tanımların yeterince açık olmadığını kabul ederek detaylı açıklamaya geçecek olursak; insan dünyayı tanıma sürecinde çeşitli etkilere maruz kalır, bu etkilerden algıladıklarını da kategorize eder. Barsalou ise kategorize etmeyi, “algı ve biliş arasında geçişi sağlamak” şeklinde açıklıyor. Bilişsel sistemin görevi: Algısal sistem bir varlıkla ilgili bilgi topladıktan sonra bu varlığı bir ulama yerleştirmesidir. Algılanan bilgilerin özetlenip soyutlanarak, gerektiği kadarının depolandığı kavramsallaştırma, biliş tarafından bu şekilde yapılmaktadır. Böylece insan kategorize etme yeteneğiyle karşılaştığı uyaran ağları içindeki her tür bilgiyi ayrı ayrı öğrenmesine gerek kalmadan ayırt edebilmektedir.

Kavramsallaştırmanın büyüsü de bu ayırt etme sürecinde kendisini gösteriyor. Yaratıcılığı anlamak konusunda çevresel bir bilgi edinmeden yararlanıyoruz. Soyut bir bilgi edinme süreci de olan kavramsallaştırmada öncelikle bir bilgi hakkında, dahil olduğu kategorideki diğer bilgilerini kullanarak çıkarım yapıyoruz. Bu yaptığımız çıkarım da bizleri eleştirel düşünceye iterken (ki bu yaratıcılığı da geliştiriyor), sonrasında bu bilgiyi öğrendiğimizde bilginin kalıcılığını artırıyor. Günümüzdeki bilgi fazlalığını düşünecek olursak, bu düşünceye de insanın artık doymak bilmeyen bir bilgi edinme hastası türe dönüştüğünü de eklersek, kavramsallaştırmanın bilgi edinmedeki işlevselliğinin hayati önemi daha çok göze çarpıyor.

Dünyadaki sanatı görmek ise daha çok bir kavramı zihnimizde bir imaja dönüştürme süreciyle başlıyor. Bu süreçte öğrendiğimiz kavramların zihnimizdeki yeri sağlamlaşıyor, görsel zekâmız güçleniyor ve dünyaya bakışımız değişiyor. “Gördüğümüz nesneleri temsil eden kavramları ne sıklıkla aklımızdan geçiriyoruz?”, “Her baktığımızı görüyor muyuz?”, “Görsek bile algılıyor muyuz?” gibi soruları daha çok sormaya başlıyoruz. Kaldırım taşının kaldırım taşı olduğunu söylemek bile insanın üretme duygusunu körüklüyor. Kaldırım taşı görüş alanımızdan çıktıktan sonra bile imajı, zihnimizde durmaya devam ediyor ve zihnimiz kavramın bağlantılı olduğu anılardan bizlere görsel bir şölen sunuyor. İnsanı sonsuz bir döngüye götüren bu süreç bir yerden sonra otomatikleşiyor ve artık çevrenizde var olan tüm yazılar ve şekiller birbirini eşleştirmeye, sonrasında da bunlar yorumlanmaya başlıyor.

Sonuç olarak öğrenmenin ve farkında olmanın temel kavramlarından biri olan ve insanın yaşama becerisinin temeli olan kavramlaştırma, algılama, ayırt etme, seçme, birleştirme, yerleştirme gibi işlemleri de içeren kavramsallaştırma, aslında bilinçsizce ve miktarca az yaptığımız bir eylemken, bu kavramın fark edilmesinden sonra bilinçli ve miktarca çok yapılan bir eyleme dönüşüyor. Etrafınızdaki tüm sözcükler ve şekiller çok yüzeysel geliyorsa bir de onlara kavramsallaştırarak bakmayı deneyin. Bir toz tanesinde bile dünyaları bulabilme sanatına hoş geldiniz.

“Words are flowing out like endless rain into a paper cup, they slither wildly as they slip away across the universe.” Across The Universe-The Beatles

Referanslar

Kavram, Kavramsallaştırma Yaklaşımları ve Kavram Öğretimi Modelleri: Kuramsal Bir Derleme ve Sözcük Öğretimi Açısından Bir Değerlendirme-B. Ümit Bozkurt

https://saylordotorg.github.io/text_principles-of-sociological-inquiry-qualitative-and-quantitative-methods/s09-02-conceptualization.html