Hazırlayan: Melisa KARATAŞ
Başrolünde usta aktör Henry Fonda’nın yer aldığı 1957 yapımı 12 Angry Men (12 Öfkeli Adam) filmi, sadece tek mekanda geçen, siyah beyaz bir film olmasına rağmen kült filmler arasına girmeyi ve kendinden söz ettirmeyi başarmıştır. Film, bir cinayet davasında adı geçen sanığın suçlu olup olmadığına karar verecek jüri üyeleri arasında geçen diyalog sahnelerinden ibaret olsa da sarfedilen cümlelerin alt metinleri oldukça sağlam ve sorgulamaya teşvik edicidir. Jüriyi oluşturan üyeler, halk arasından seçilmiş, farklı meslek grubuna ait insanlardır, bu nedenle filmdeki her karakter toplumdaki farklı bir düşünce tarzını da yansıtmaktadır. Bu noktada, alıntılanmış olan şu cümle de paylaşılmaya değer:
Bu eseri sevmenin bir film türünden hoşlanmak ile hiçbir bağı yoktur. İster bilimkurgu, ister animasyon ister savaş filmlerinden hoşlanın, bu filmi her halükarda seveceğiniz kesindir. Çünkü belki de tanıyıp tanıyabileceğiniz herkesi bu kadar içine dahil eden başka bir film ile karşılaşmanız bir daha hiç mümkün olmayabilir. Kendinize şunu sorun; Size hiç görmediğiniz bir bıçağın benzerinin olamayacağına dair fikri veren önyargıdan başka ne olabilir?
Birçok farklı alanın, üzerine yorum ve analiz yapabileceği bu filme, gelin bizde girişimci kafasıyla bakmaya çalışalım!
Toplamda 12 jüri üyesinin bulunduğu jüri odasında, 11 jüri sanığın idam edilmesi kararından eminken geride kalan 1 jüri üyesi (sekizinci jüri Davis) ellerinde bulunanların kanıttan ziyade şüpheli argümanlar olduğunu iddia etmektedir. Yaptıkları işi akşam için alınmış maç biletleri kadar önemli görmeyen ve keskin, tavizsiz düşünceleri eşliğinde yapan diğer jüri üyelerine “bir insanın hayatı hakkında karar vermek bu kadar kolay olmamalı” ilkesini anlatmaya çalışan Davis oldukça zorlu bir süreçten geçse de pes etmeyerek diğer jüri üyelerine, bir maç bileti uğruna vazgeçtikleri şeyin “insan hayatı” olduğunu hatırlatmayı başarabilecektir. Lakin ellerindeki kanıtların şüphe kaldırmaz kanıtlar olduğunu savunan jüri üyeleri de en az Davis kadar inatçı ve ısrarcıdır. Sadece inatçı olmanın yetmediğini, sert bir tartışma ortamında gözler önüne seren film, kendisinden çıkarılacak pek çok ders barındırıyor.
Peki bu filmin girişimcilikle bağdaştırabilecek olan tarafı ne? Aslında anahtar kelime bir önceki paragrafta geçiyor 🙂 “pes etmemek” .
Eğer 8 numaralı jüri Davis kadar tutarlı argümanlar sunabiliyor, soracağın soruları iyi seçebiliyorsan ve asla pes etmeye niyetin yoksa neden başarılı başarılı bir girişimci olmayasın ki?
Görüş Bırak