“The whole is greater than the sum of it’s parts.”
1912 yılında “algı” üzerinde çalışan bir grup Alman psikolog Gestalt kuramını ortaya atmıştır. İlk olarak Wertheimer’in yazdığı bir makaleyle başlayan Gestalt hareketi Köhler ve Koffka tarafından da desteklenmiş ve Wertheimer, Koffka ve Köhler akımın ilkelerini oluşturmuşlardır. Almanya’da doğan bu akım yakında tüm dünyaya yayılacak ve dilimizde de “bütüncül” kelimesiyle karşılık bulacaktır.
Gestalt kuramına göre “bütün” onu oluşturan parçaların toplamı anlamına gelmez. Aksine bu toplamdan daha büyük ve farklı bir anlamı ifade eder. Sıkça verilen bir örnekten yola çıkacak olursak bir bisikleti parçalarına ayırdığınızda direksiyonu, tekerlekleri, pedalları tek tek birer nesneyi ifade etseler de bisiklet sadece hepsinin bir araya gelmesiyle anlam kazanır.
Gelstalt kuramına göre nesnelerin yakınlığı, benzerliği, devamlılığı ayrıca insanın geçmiş deneyimleri algıyı etkiler. İnsan beyni ve dolayısıyla da algısı gördüklerini beklentileriyle ve deneyimleriyle tamamlama ve bize en yakın gerçekliği sunma eğilimindedir. Örneğin bir çerçeveye baktığımızda dört tane çıta değil de çerçeve görmemizin sebebi budur. Gestaltçılar da doğadaki nesne ve olayların anlaşılmasında bütünü gözetmişlerdir. Yani dört çıta bir çerçeve demek değildir. Parçalar belirli bir anlam, işlev, görev ve yönde bir araya gelmelidir. Bu da anacak bütüne bakmakla anlaşılabilir. Aşağıdaki resimde ne görüyorsun? Parçaları mı bütünü mü?
https://www.youtube.com/watch?v=Fv4rzUgM8j0&ab_channel=YerliFilozof
Görüş Bırak